Hayatınızda bazı konular istediğiniz gibi gelişmiyor mu? Bulunduğunuz mevkii veya konumla ilgili aklınızda sürekli bir soru işareti, bir sorgulama mı var? Hakkettiğinizden azını elde ettiğinizi mi düşünüyorsunuz? Bazı hayalkırıklıklarınız, ve dışarıya gösteremediğiniz öfkeleriniz mi var? Kendinizi ailenizi suçlarken, yakınlarınıza duygu sömürüsü yaparken mi buluyorsunuz? Sürekli çevrenizi ve olayları kontrol etmek ihtiyacında mısınız? Bugünlerde biraz alıngan mısınız?
Bu sorulardan bazılarına mutlaka evet diyeceğinizi tahmin ediyorum. Şimdi bir dakikanızı ayırın, soluklanın ve yazıyı okumaya devam edin.
Gökyüzündeki büyük Yengeç/Oğlak çekişmesinin getirdiği bu sorunlar kendimizi suçlamamıza sebep oluyor. Ancak yengeç burcunun etkisi ile pek çoğumuz bu suçlanma duygusunu en yakınlarımıza, önce ailemize yansıtıyoruz. Aslında, lütfen benzetmemi mazur görün, birer arabesk kültür karakteri gibi davrandığımızın farkında bile değiliz. Sürekli mızmızlanan, ağlayan, suçu ailesine, yaşadığı ve bulunduğu ortama, patrona, müdüre atan birer bahtsız, kadersiz arabesk film kahramanı gibiyiz. Oysa ki sevgili dostlar, eski enerjiye ait bu tavırlar artık yeni enerjide işimize yaramıyor. Yakınlarımızın veya müdürümüzün ilgisini çekmek bir yana, bize aciz gözüyle bakmalarına sebep oluyor. Sorunlarımıza çözüm olmak yerine problemlerin derinleşmesine ve karmaşıklaşmasına sebep oluyor. Aslında yapmamız gereken basit; Sorumluluk almak. Bir anda peş peşe bir sürü itiraz cümlesi kurduğunuzu duyar gibiyim;”zaten çok sorumluluğumum var?” “daha ne kadar sorumluluk alabilirim?” …
Bahsettiğim sorumluluk daha çok iş yüklenmeniz gerektiği anlamında değil. Yaşamın sorumluluğunu almaktan bahsediyorum. Bu yaşamda birer kurban gibi davranmayı bırakıp, oyun kurucu olduğumuzu fark edelim. Duygularımızın sorumluluğunu alalım. Olaylara verdiğimiz tepkilerin bizim o olaylara yansıttığımız duygusal durumlarımız olduğunu bilelim. Hazır gökyüzünde Plüto, Satürn ve Jüpiter Retro harekette iken, tekrar tekrar bıkmadan yazacağım gibi, soruları ve cevapları kendi içimizde arayalım. İçimiz aydınlandıkça , dışarısının aydınlandığını fark edeceğiz. Burada , yazıma görsel düşünürken aklıma köprüde inatlaşan iki inatçı keçi betimlemesi geldi. Köprünün diğer tarafında, bize yol vermeyen keçinin de aslında biz olduğunu bilsek ne yapardık? Onunla inatlaşmaya devam etmenin bir faydası olmadığını hepimiz biliyoruz. O halde, o ‘diğer inatçı keçiyi tanımak için’ kendimizle buluşmalarımızı, Satürn oğlağın söylediği gibi, kendimizi keşfetme hedefine yönelik olarak belli bir disiplin ve planla yapalım, kararlı olalım. Olalım ki, sonunda, Plüto Oğlağın vaad ettiği, “Kader Anlayışındaki Dönüşüm”ümüzü gerçekleştirelim.
Sevgi ve neşeyle , Yeni bizde Can’lanalım.
UlyaCanAstroloji