Çağdaş yaşam adını verdiğimiz bu düzen içinde, pek çok şeyi çok tüketiyoruz malumunuz; kıyafet, yemek, enerji, zaman, doğa ,vb. En çok da kendimizi tüketiyoruz aslında. Daha çok yiyerek bedenimizi, daha çok çalışarak özgürlüğümüzü, tükettiklerimizin yerine yenisini koymak için emeğimizi… ve belki de en önemlisi zihnimizi tüketiyoruz.
Ne çok konuşuyoruz mesela… iletişim kurmak, kendimizi anlatmak, kendimizi göstermek için ne kadar çok çaba sarf ediyoruz. O kadar çok konuşuyoruz ki, kelimeleri bile tüketiyoruz, anlamsızlaşıyor söylenenler bir süre sonra, duymuyor kulaklar, hissetmiyor kalp…
Merkür retro… Susalım biraz ! rica ediyorum… kelimelerle birbirimizi zehirliyoruz. Balık burcu olağanüstü empatikliğini, merkür ve güneşe nüfuz ettirmişken, pazar günü itibarıyla ay da balık burcuna geçecek ve empatikliğin zirvesini yaşayacağız. Zehirli kelimelerimizi etrafa saçarak, bu empatiklik enerjisinde diğerlerini nasıl etkileyeceğimizi ve bizim de onlardan yansıyan enerji ile nasıl zehirleneceğimizi bir düşünelim.
İnsanoğlunun doğasında , 5 duyudan fazlası var. Ama bu kadar çok konuşup gürültü yaparsak, körelmiş duyularımızla bağlantı kurmamız imkansız. Kelimelerle anlatmaya çalıştığımızdan çok daha fazlasıyız. Ama bunu önce kendimiz anlamalıyız.
Kova çağı geliyor… Telepatik iletişimin aktifleştiği günler gelecek inşallah. O zaman tüketim fazlası kelimeleri değil, kuş seslerini , denizin dalgasını duyacağız inşallah…
Az kelime ile kendimi nasıl ifade edeceğim Ulya ? diyorsanız eğer; kelime dağarcığınızı kuvvetlendirin ve her şeyi konuşmayın, konuşmadan önce düşünün…
Ve hep sevgide kalın ki, kelimeler sevgiden gelsin.