“Bak, dolunay çıktı. Bir kişi yaşamı boyunca bin kez dolunay görebilir, fakat yaşamın sonunda, büyük olasılıkla bir tane bile seyretmeye yeterli zamanı olmamış olacaktır. Ki ay, senin dışında. Bir de insanın kendisini gözlemesinin , dikkatinin yönünü değiştirmesinin ne kadar güç olacağını düşün. Öz gözlemleme, düşleme sanatının sadece başlangıcıdır.” Dreamer (Alıntı; S.E.D’Anna / Tanrılar Okulu )
Bugün, saat 21:48’de , 8 derece Terazi Burcunda bir dolunay var. Bu yazım, bu dolunayı gözlemlemeye cesareti ve vakti olanlar içindir.
Terazi , Zodyak’ta kişinin sübjektif algısından çıkarak, kendisini bir ilişkiye açtığı ilk alandır. Kişi kendi varlığını onurlandırmış ( koç/yaşam başlangıcı) , değerlerini anlamış ve sürekliliğini sağlamış ( boğa) , yaşamla ilgili zihinsel bir merakla birlikte öğrenmiş ve yaşama adapte olmuş (ikizler), duygusallığı ve bilinçaltı ile temas etmiş ve kendine güvenli bir ortam yaratmış ( yengeç ), yaratıcılığını ve yaşamın keyfini keşfetmiş ( aslan ), çalışması ve hizmet etmesi gerektiğini anlamış ( başak ) ve nihayetinde tüm gelişim sürecinin sonunda, artık kendisine aynada bakma , aynada görme zamanı gelmiştir ( Terazi) Rekabet/ortaklık ve evlilik gibi ikili ilişkiler, insanın kendisini görebilmesini sağlayan en önemli aynalardır. Bizler ilişkiler içindeyken kendimizi anlarız. Karşımızdakini tanımlar ve yargılarken, aslında kendimizi tanımlar ve yargılarız. Bir ilişkiden diğerine gider, ama konularımızın hiç değişmediğini fark ederiz. Hep bana bu tarz insanlar denk geliyor deriz. Oysa ki, orada, o konunun içinde kendimizle ilgili görmemiz gereken bir şey saklıdır. Karşıdaki kişiyi yargılarken , bakış açımızı aynı zamanda kendimize de çevirebilirsek, yargı konusu olan sıfatları / tanımlamaları kendimizde bulmaya çalışırsak, işte bu, yukarıda bahsedilen ‘öz gözlemleme’ hali olur. Bunu yaparak, defalarca ve tekrar ve tekrar, kendimizi tanırız. Her defasında bir kabuk soyarak, özümüze ulaşırız sabırla.
Sevgili dostlar, yukarıda bahsettiğim ‘ilişkiler içinde aynalık yapmak’, kendini gözlemlemek artık pek çoğumuz için sıradan bir uygulama haline geldi. Artık biliyoruz ki, önce bir tutku hissediyor ( aşk, başarı, kazanma ) ve sonra bu tutkumuza uygun bir ilişkinin içine giriyoruz ( karşı cinsle birliktelik, rekabet, ortaklık ) ve sonra bu ilişkiler içinde sorunlar, sıkıntılar yaşamaya başlıyoruz ve burada kendimizle ilgili farkındalık geliştiriyoruz. Enerjiler hızla değişiyor, frekansımız yükseliyor. Bizler eski bizler değiliz. Bunu görüyor ve fark ediyor olduğunuzu düşünüyorum. O halde, biz bu sistemi bu kadar iyi öğrendiysek, ve bilgi uygulamaya da dökülmüşse, acaba artık bu oyunu aynı şekilde oynamamıza gerek var mı?
Konunun iki yönü var aslında; ilki; ilişkiye sebep olan tutkumuzu fark etmemiz. Biz bu tutkunun esiri miyiz acaba? Tutkumuz ile aramızda nasıl bir bağ var?
İkincisi ise; aynalık çalışması yaparak ulaşmak istediğimiz, hedeflediğimiz duygu durumlarının farkında olmamız. Birkaç saniye düşünün lütfen; “Mutlu olmak, huzurlu olmak, sevgiyi hissetmek ? ” hangisi asıl amacınız?
Günümüz enerjisinde, bizim tutkularımıza ulaşarak yukardaki duygu durumlarını yaşamak için , artık bir başkasına ihtiyacımız olmadığını anlamamız gerekiyor. Aşk , bir sonuç değildir; tıpkı hiçbir tutkunun sonuç olmayacağı gibi. Biz ne isek, onu yaratırız. O nedenle, gelin bugünden başlayarak aynalık sürecini tersine çevirelim. Önce biz tutkumuz olalım, o hedeflediğimiz duygu durumu olalım. Bunu nasıl yaparız? Dua ve meditasyonla. Kendimizi sadece kendi dingiliğimizde bulmaya niyet edebiliriz. Her birimizin özü Sevgi. Her birimiz zaten seviliyoruz. Artık önce acı çekip, sonra kendimizi fark etme sürecini tersine çevirebiliriz.
Yazımın başında yaptığım alıntıda, Dreamer Dolunayı dışarda gözlemlemekten bahsetmişti. Ben şimdi diyorum ki, dolunay bizim içimizde zaten. Hepimiz ay küresinin altında yaşıyoruz. Ay astrolojide bilinçaltı, güdü ve duyguları anlatır. Dolunayı içinde gözlemle ki, kendi gerçeğin açığa çıksın. Artık zıtlıkta gözlemlemek zorunda değilsin. Bazı alanlarda, ve bazılarımız elbette hala aynalık uygulaması yapmak zorundayız. Ancak yıllardır bu uygulamayı yapıyor ve idrak seviyesine indirmiş olanlar için, AŞK olma zamanı.
Venüs, Güneş ve Kiron ile birlikte Koç burcunda; Şifa için ilişkilerimize yeni bir yön verme zamanı. Terazi ile tanımladığımız tüm ilişki dengelerimizde yepyeni tanımlar ve başlangıçlar yapma zamanı. Aynalık kavramını da aynı şekilde yeniden yazma zamanı. Öyleyse;
Önce sen Aşk ol, sevgi ol, başarı ol… bunlar ulaşacağın amacın değil, yolun olsun.
Sevgiyle
Geri bildirim: PLÜTON-VENÜS İLE İLİŞKİLERDE DÖNÜŞÜM